Metin Uca söz veriyor!

Cesur çocuklardık o zaman. Sadece kendi için değil, zorda kalmış, ezilen, sıkıştırılmış sesi çıkartılmayan herkes için kardeşçe, eşit hayallerle, hayatın her alanında anlamlı uğraşlar veren saf çocuklardık.


Ülkesi ve insanı için elde ettiği tüm değerleri paylaşan, birikimlerimizi özgürce eşit bölüşebilen çocuklardık. Çünkü 68 kuşağı abilerimizden de öyle görmüştük. Onlar yaşamlarını da vermişlerdi en bahar dönemlerinde. Sonra ülke savruldu, hayatı vasatlaştırma girişimleri ardı ardına başarılı oldu. Biz tutunmakta zorlandık. Yine eski günlerin enerjisi ile ne yaparsak yapalım, ne kadar katkı sağlarsak sağlayalım, hem kendimiz hem halkımız için hayallerimizi kırdılar. Çok örselendik, sürüklendik, ezildik ve yok sayıldık.

Tabii biraz da yaşlansak da yine delikanlı çarpan kalbimizle, yine de yenilsek üst üste, insan toz konduramıyor o hayallerine. Lafı dolandırmayacağım, yılgınlık da değil ama bu fotoğrafı çekip getiren arkadaşım gösterince birden, Bülent Ortaçgil abinin o muhteşem “pencere önü çiçeği” şarkısı geliverdi aklıma.

Hayallerim, kavgalarım, iyi şeyler yapma çabasından vazgeçmesem de özgür köpüklü deli dalgalar yerine havuzun dingin sularında yüzdüğümü farkettirdi hayat bana. Bir fotoğraftan ne olur demeyin, rahat batmalı bana ve ben dönmeliyim o dalgalara ve denizine. Kendimi avutmuyorum, kandırmıyorum, neyi iyi yapıyorsam onu yapmak için döneceğim ve asla kötü, ucuz şeylerle beni hatırlamayacağınız anlamlı uğraşlardan mahrum etmeyeceğim. Söz olsun size!